Gözleri, avuçlarında tuttuğu beyaz duvağa takılı kaldı. Parmak uçları, ince dantelin kıvrımlarını usulca takip ederken içindeki heyecan ile tedirginlik arasında gidip geliyordu. Aylardır bu geceyi düşünüyor, hayalini kuruyordu ama işte, şimdi gerçekten buradaydı.
Elif, ailesinin bahçesinde kurulan kına gecesinde hissettiği tarifsiz duygularla bu anın ne kadar farklı olduğunu fark etti. Orada kahkahalar, gözyaşları, şarkılar vardı. Burada ise derin bir sessizlik. Oda loş ışıklarla aydınlatılmış, eski ceviz dolabın aynasında siluetleri belli belirsiz yansıyordu.
Ali, birkaç adım ötede duruyor, ona bakıyordu. Onun da heyecanlı olduğu her halinden belliydi. Elif, kalbinin göğsüne sığmadığını hissetti. Başını eğdi, parmaklarını birbirine kenetledi. Ali yaklaştı, sesi yumuşacıktı.
“Elif, iyi misin?”
Gözlerini kaldırdı, onun gözlerindeki sıcaklığı görünce biraz daha rahatladı.
“Evet…” dedi fısıltıyla. Ama bu evet, içinde bir sürü başka kelime barındırıyordu. Heyecanlıydı, çekiniyordu, korkuyordu belki de. Ama en önemlisi, güvenmek istiyordu.
Ali, bir süre daha bekledi. Sonra elini uzattı, “Oturmak ister misin?” diye sordu.
Elif, başını sallayıp yatağın kenarına oturdu. Ali de yanına geçti, acele etmiyordu. “Biliyorum, bu gece senin için çok özel,” dedi. “Benim için de öyle.”
Elif derin bir nefes aldı. Annesinin ve halasının söyledikleri kulaklarında çınlıyordu. “İlk gece zordur kızım, ama eşine güven, onu sev. Birlikte olduğunuzda, her şey daha güzel olur.”
Ali, nazikçe onun elini tuttu. “İstediğin kadar bekleyebiliriz,” dedi.
İşte o an, içindeki tedirginlik yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Elif, onun gözlerinde sabrı, sevgiyi ve anlayışı gördü. Bu, sadece bir gece değil, bir başlangıçtı. Ve bu başlangıcın sevgiyle olması, en büyük dileğiydi.
Elini Ali’nin avucuna bıraktı. “Hazırım,” dedi usulca. Ve o gece, iki yüreğin birbirine gerçekten dokunduğu bir hikâyeye dönüştü.